minimalist ev etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
minimalist ev etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
salon tamam, yatak odasını da temizledik (gardrobunuzun orada olduğunu varsayıyorum.. yoksa sizin de kıyafetleriniz için ayrı bir odanız mı vardı..? :) 

sıra mutfakta.. mutfak derken, yemeklere şimdilik dokunmuyoruz.. onlar sonra.. önce mutfağımızdaki çöplerden kurtulalım..

minimalizm üzerine yazılan birçok blog/kitap mutfaktan başlamamızı öğütlüyordu aslında bu temizlik olayında.. ben mutfağı biraz erteledim kendi tecrübemde.. oraya varmadan önce temizlenmesi gereken çok daha fazla çöp vardı ayağıma dolanan.. sanırım, tek başına yaşayan birisinin mutfak çöpü fazla olamaz diye düşünüyordum.. 

değilmiş.. 
ilk günümde 33 tane su bardağını, iki farklı onikişer kişilik çatal bıçak takımını, otuz küsür tane farklı kahve kupasını görünce anladım tek olmanın mutfağın çöplüğe çevrilebilmesine engel olamayacağını.. (ne mutlu bana ki, kristal değildi bardaklarım, fildişinden kürdanlarım yoktu, makarna ve salatayı aynı tip tabakta yiyebiliyordum, tabakları suplasız servis ettiğimde gıcır-gıcır ses çıkarmıyordu ve en mutlu olduğum an; peçetelerimin peçete yüzüğüne ihtiyacı yoktu..)

ama bence asıl felaket, mutfak tezgahının üzeri..

kahve makinesi..
bıçak setleri..
mutfak robotu.. ayrıca bir blender seti..
bakliyat kavanozları..
meyve sıkma makinesi..
ekmek kızartma makinesi..
baharatlıklar (toplam 28 çeşit baharat varmış tezgahın üzerinde, eminim markette o kadar yoktur..)..

sizinki nasıl..? bunca eşyayı hangi ara aldınız..? birbirinden gereksiz bunca abide, hayatınızın idealleşmesine ne kadar katkı sağlıyor..?

oysa, sadece yürüyüş yapıyodum o avm de.. hangi ara x mağazasında buluverdim kendimi.. hangi ara ihtiyaç duymadığım bu tava setini aldım evde on tane olduğunu bile bile..? yoksa geçenlerde veliler toplantısında şu kadının bahsettiği “y tabanlı tavaların çocukların sağlığını koruduğu” hikayesinemi aldandım..? onu almasam, çocuğuma kanser aşılıyomuşum gibimi hissedecektim kendimi..? yoksa, mesele sağlık değil miydi..? “ego”m mu beni itti bu alışverişi yapmaya..? arkadaşlarımdan (arkadaş dediğime bakmayın, “erk” yarıştırdığım insanlar tamamı) geri kalmamalıyım düşüncesimiydi..? bir tavamıydı beni yukarıya çıkaracak olan..? 

kızmayın kendinize..
her yazıda aynı şeyi anlatma çabasındayım.. 
kurbanız biz.. homo-sapiens ten homo-economicus a durup dururken evrimleşmedik.. tv lerdeki o yemek programlarını boşuna izlettirmediler bize.. boşuna mutfaklarımızı orada gözlediğimiz, devasa doğrama tahtaları olan, karşıda bıçakların sıra sıra asıldığı hale çevirmedik.. tükettikçe mutlu olacağımızı boşuna fısıldamadılar kulağımıza.. 

şimdi harcama yapma zamanı.. hadi gidip biraz daha tava alalım.. buluruz elbet onları da koyacak bir çekmece.. 
yoksa, minimalist mutfak yaratıp daha çok mu yer açmalıyız özgürlüğümüze, bilemedim..


kıyafet; tanımı gereği sadece bedenini örtmesi için tasarlanmış, vücudu doğa şartlarından koruyan bir ek tabaka..
seni sen yapan şeyler değil yani..  karakterinle ilgisi yok onların.. öyle olsaydı günlük giydiğin, işte giydiğin, düğünde göbek atarken-halay çekerken giydiğin şeyler farklı olmazlardı.. bunu sana tembihleyen, size milyonluk kıyafetleri satmaya çalışan markalar..

sen sadece reklamların büyüsünün içine aldığı ortalama bir tüketicisin.. aldığın yüzbeşbin (rakamla yüzbeşbin) ayakkabı, onunla uyumlu olması için aldığın aynı renk kıyafet.. elbise.. uyumlu çanta.. uyumlu takı.. saat.. aksesuar.. 

koca bir gardrop.. yüzlerce parça eşya.. 
oysa sen bir günde sadece 4-5 parça giyebiliyorsun.. kış mevsiminde belki birkaç fazlası..


minimalist gardrop nasıl olmalı..?
o yüzlercenin arasında eminim birkaç favorin vardır. içinde kendisini rahat hissettiğin şeyler.. sadece rahat.. işte minimalizm, sadece o kıyafetler ile yaşamanızdır.. renk tercihi tamamen size bağlı.. ne istiyorsanız o olmalı.. benim gibi düz düşünenler için siyah, beyaz ve lacivert yeterli oluyor.. sizin ki sizin sevdanızla alakalı..

şimdi gidin bakın odanıza.. son bir yıldır giymediğiniz kaç tane kıyafet var.. hepsinden kurtulabilirsiniz.. 

aylar oldu ben odama bu düşünce ile gireli.. onlarca gömlek, daha fazlası tişört, pantolonlar, ayakkabılar ve daha onlarcası.. artık başkalarının evinde, birilerinin kullanımında.. bu kadar şeyi dağıtmak elbette kolay olmuyor (insanlar tuhaf bakıyolar ortalama çizginin dışına her çıktığınızdaki gibi).. satmak isteyen satabilir.. isteyen hediye eder.. isteyen ihtiyacı olana bağışlar.. 

bu temizlik benim ne işime mi yaradı..?
  • artık aradığımı bulabildiğim bir gardrobum var.
  • artık sabah ne giyeceğim sorusunu sormuyorum. 
  • ihtiyacım olmayan şeyleri satınalma alışkanlığını daha da azalttım. sadece giyindiğim giysilerin aynısını almayı tercih ediyorum bir diğeri kullanılamaz olduğunda.. (minimalizmde gidip en ucuzu almak diye birşey yok.. tam tersi, az olsun öz olsun u uygulamak en doğrusu.. karşılığında vereceğiniz paraya/zamana değecek kalitede bir eşya olsun alacağınız..)
  • o kıyafetlere verdiğim para için harcadığım zaman bana kalıyor.. bağımlılığımı azaltıyorum.. kredi kartı ödemem azalıyor.. endişelerim azalıyor.. özgürleşiyorum gün geçtikçe..
  • avm de kaybettiğim zaman bana kalıyor..
  • gün boyu rahat kıyafetlerle dolaşıyorum.. eve gidip şu kıyafetlerden kurtulayım demiyorum artık..
(eminimki kadınlar için bu liste çok daha uzatılabilir)



fazlalıklardan nasıl kurtulalım üzerine denenmiş teoriler var minimalist gardrop hakkında.. “proje 333” ve “minimalist ay” tecrübeleri ileride konuşulacaktır..


sonraki yazı: evde daha az bardak-tabak kırma yöntemi.. minimalist mutfak..
minimalist yol haritası iki farklı şekilde işliyor. tümdengelim-tümeyönelim (benim uydurduğum tanımlar)..

ryan&joshua nın tecrübesi, fazlalıklardan kurtulma partisi üzerine..

neyin çöp olduğunu bilmeyenler için güzel bir yöntem (ya da sahip olduğu herşeye gönülden bağlılar için, uyandırma servisi gibi birşey)..

evdeki eşyalardan başlanıyor.. herşey (istisnasız herşey) ortaya çıkarılıp kutulara dolduruluyor (kutulara sığmayacak kadar çok eşyanız olduğuna eminim) ya da zemine seriliyor.. 

sonra yaşamaya başlıyorsunuz.. ihtiyaç duyduğunuz şeyleri kutulardan çıkarıp kullanıp eski yerine koyuyorsunuz.. eşyaların %80 ini hiç kullanmadığınızı farketmeniz muhtemelen bir hafta falan sürecek.. kendinize biraz daha zaman tanıyın, ve sonra zeminde kalan herşeyden kurtulun.. istisnasız herşeyden..

kalabalık ev ahalisi varlığında bu süreci yaşamak zor olacak.. o yüzden benim de tercih ettiğim yöntem olan, leo cu yaklaşım daha kolay uygulanabilir.. oda oda-yavaş yavaş-adım adım.. genellikle mutfaktan başlamayı önerseler de, ben salonu tercih ediyorum.. hani o yürümeye yer olmayan salonlarınızdan.. x objesini elime alıyorum, bunu en son ne zaman kullandım diyorum (ya da en son ne zaman bunun varolduğunu düşündüm), 3 ay-6 ay gibi bir süre içinde o x i hiç kullanmamışsam, artık ondan kurtulma zamanıdır.. 

objelere fazla duygusal anlamlar yüklemek toplumumuzun bir problemi.. “onun hatırası var” cümlesini birçok obje için kullanacağınıza eminim.. tamam hatırası var da, zaten o hatıranın kaynağını son birkaç yıldır düşünmedin bile.. objenin kendisini saklayacağınıza, fotoğrafını çekin, onu saklayın.. eminim o hatırayı daha fazla yaşama fırsatınız olacaktır.. beyninizde nöron işgal etmeyecek bir hatıra ise zaten çöptür, veya çok yer kaplıyorsa kafanızda, onu yaşamak için objelere zaten ihtiyacınız yok..

salonu tamamen dolduran mobilyalar, duvardaki anlamsız kütüphane, tv (ilk bundan kurtulmanızı öneririm- minimalizmin isimlendirmesini keşfetmeden 6 yıl önce kurtulmuştum ben ondan), çeyizlikleriniz, vs.. geriye sadece kullandığınız (size değer katan) objeler kalması yeterli..

çöpleri ne yapacağım diye düşünmeyin, emin olun ki birilerinin işine yarayacaktır hepsi.. hediye edin, satın, çöpe atın.. çok keyif alacaksınız emin olun..

salondan, yatak odasına geçeceğiz.. odadaki mobilyalardan daha çok gardrobunuzla işiniz var.. artık “bugün ne giyinmeliyim” sorusundan kurtulma zamanı.. giydikleriniz, sizi siz yapmıyor, buna emin olun.. 


devam ediyoruz..
adım adım..


fotoğraflar aksi belirtilmedikçe yazara aittir.. yazılar kaynak gösterilerek kullanılabilir... Blogger tarafından desteklenmektedir.
 
Twitter Facebook Dribbble Tumblr Last FM Flickr Behance